Umudu Dinlenmekte Keşfetmek

İstanbul’da çoğu kişiye ‘nasılsın’ diye sorulduğunda, cevabı bu: ‘yoğun’, ‘koşturuyoruz’ veya ‘yorgunum’. Peki, ama gerçekten nasılsınız? Hiç dinlenebiliyor musunuz? Nasıl dinleniyorsunuz? Genel sağlığımız için dinlenme çok önemli, hatta kalp krizi ve sinirsel yıkımlara engel olan yaşamsal bir ihtiyaç. Benim ailemde, eşim ve ben okullarda çalıştığımız için çoğu zaman dinleme zamanımız okulların kapalı olduğu tarihler. Başkaları ise işlerinden izin alıp yazlığa kaçabilmek veya aileleriyle vakit geçirebilmek için resmî tatilleri kovalıyor. Tabii ki hafta sonları da var... Hiçbir şey kahvaltı, gazete ve aile ve arkadaşlarla içilen bardaklarca çayla dolu yavaş bir cumartesinin yerini tutamaz.

Dinlenme, bir varoluş amacı edinmek ve yaptıklarımızdan fazlası olduğumuzu, çalışma haftası bittiğinde sadece “olabileceğimizi” hatırlamamızı sağlayacak olan zihinsel sağlığımız için oldukça gerekli. Hayatın tadını çıkarmak için dinlenmek esastır!

Hayat büyük bir döngü. Tıpkı güneşin doğması ve batması, mevsimlerin gelip geçmesi ve yaradılışımız gibi, hayatlarımız da çalışma ve dinlenmenin ahenkli bir ritmle akması üzerine kurulu. Ancak realitede dinlenme sık sık bu denklemden çıkarılıyor. İstanbul’daki pek çok insan haftada altı, bazen yedi gün çalışıyor. Eğer biraz bana benziyorsanız, arkadaşlar ve aktivitelerle dolan hafta sonları dışında, erken başlayıp geç biten hafta içi günleri de dinlenmeyi oldukça kısıtlıyor.

Ancak günümüzde, günlük dinlenme rutinimize insanlık tarihinin daha önce hiç görmediği bir balta vuruluyor (işe gidiş geliş sırasında harcanan vakti, iş yerindeki kahve ve yemek molaları ve akşamlarınızı düşünün). Gelin 20 yıl öncesine bir dönelim. O zaman da belki insanlar aynı yorucu altı günlük çalışma haftasını yaşıyorlardı. Belki o zaman da günde 2-3 saatlerini işleriyle evleri arasında gidip gelmeye harcıyorlardı. Ancak yolda geçirilen bu zamanı kafalarını boşaltmak, pencereden dışarı bakmak, hayal kurmak, dua etmek, anı yaşamak veya kitap okumak gibi dinlendirici aktiviteler için kullanabiliyorlardı. Halbuki şimdi otobüse biner binmez cep telefonları çıkıyor ve ekrana bakmaya başlıyoruz. Aslen varolmayan bir gerçekliğin sunduğu eğlenceli kaçışa balıklama atlıyoruz. Teknoloji ve sosyal medya güncel haberleri takip edebilmemizi sağlayan, dünyanın her yerindeki arkadaşlarımız ve aile bireylerimizle haberleşmemizi sağlayan büyük bir nimet evet, ama siber dünyanın derinliklerine daldıkça, gündelik hayatımızdaki dinlenmenin azalması ve doğru orantılı olarak mutluluğumuzun azalması riski ortaya çıkıyor.

Amacımızı, kalbimizdeki arzularımız hiç düşünmeden, sürekli dikkatimizin dağınık olduğu, incelenmeyen bir hayat yaşayıp gitmek ne kadar kolay.

İstatistiklere göre, Türkiye ekran kullanımında ikinci sırada! İnsanlar sabah uyandıkları andan işe giderken, molalarında ve sonunda eve dönüp dinlenebilecekleri zamanlarda hep telefonlarıyla meşguller. Ben de bu konuda suçluyum. Akşam yemeğinin sofrası toplandıktan ve çocuklar banyolarını yaptıktan sonra, onlara kitap ve uyku öncesi yarım saat çizgi film izlemeleri için izin veriyoruz. Çoğu zaman ben de bu vakti koltuğa çöküp telefonumla oynamak için kullanıyorum. Instagramda gezinmeye, Facebook’ta arkadaşlarımın paylaşımlarına yorumlarda bulunmaya bayılıyorum. Online alışveriş konusuna hiç girmeyelim bile!

Ekrana bakarak geçirdiğimiz zamanın bizi dinlendirdiğine inanırız. Youtube’daki videolara dalar gider, yahut fotoğraflarımıza gelen beğeni sayısıyla, “story”lerimizin izlenme adediyle gururlanırız. Ancak gerçek dinlenme teknolojiden ve işten uzakta gerçekleşir ve asıl amaç yaşamaktan keyif almaktır, ilahi bir güç tarafından yaratıldığını ve sevildiğini hissetmektir. Ekranımıza bakarken, bizi mevcut gerçekliğimizden koparan ve bize sahte bir dinlenme ve rahatlama hissi veren yapay bir gerçeklik bizi uyuşturur. Benim için, hazır çocuklar sakin otururken, anneliğin zorluklarından yarım saatlik bir kaçış gibi oluyor bu ekran zamanı. Bazen telefonda gördüğümüz fotoşoplanmış ve mükemmel bir şekilde düzenlenmiş hayatların yanında kendi hayatımız gözümüze çok sıkıcı ve sıradan gözükür, bu da bütün neşemizi kaçırır.

Peki ya uyku vakti geldiğinde? İyi bir uyku, doğal bir şekilde uykuya dalarak olur ve bu da hücrelerimizin kendini yenileyip iyileştirmesini, sonraki güne hazırlamasını sağlar. O zaman neden telefonu yatağımıza da sokuyor ve bütün gece ekranı kaydırıp duruyoruz? Kendimize istediğimiz kadar bunu kafamızı boşaltmak için yaptığımız yalanını söyleyelim, aslında tek yaptığımı kendi gerçekliğimizden kaçıp bir fantezi dünyasına sığınmak. Ekranlardan yayılan mavi ışık, uyku-uyanıklık dengemizi düzenleyen melatonin hormonunun salgılanmasını engelliyor, melatonin azaldıkça hem uykuya dalmak hem de derin uykuda kalmak zorlaşıyor.

Peki ya siz? Siz nasıl dinleniyorsunuz, akıl sağlınız ne durumda? İlişkileriniz nasıl? Kendinize anlamlı bir maneviyat oluşturacak vaktiniz oluyor mu? Ekranın dinlenmenize yardımcı olduğu yalanını nasıl ele alıyorsunuz? İnsanların normal ilişkilerden daha çok ekrana bakarak zaman harcadığı bir şehirde, dengeyi yeniden sağlamanın bir yolu var mı? Sağlığınız bazı yeni yardımcı dinlenme alışkanlıkları ve ekransız, tamamen anda kalarak yaşamaktan nasıl faydalanabilir?

Üzerinde düşünebileceğimiz bir kaç soru:

  • İnternetin faydaları nelerdir ve onları sağlığımızı arttırmak için nasıl kullanabiliriz?

  • Telefonunuz maneviyatınızın ve farkındalığınızın izinden gitmenize engel oluyor mu?

  • Ailenizdeki üst jenerasyon kişilerin internet ve sosyal medya ile ilişkisi nasıl?

Eğer ekrana bakarak geçirdiğiniz zamanın sizi etkilediğini düşünüyorsanız, aşağıdaki bir kaç pratik fikre göz atabilirsiniz...

  • Günlük ekran kullanımınıza bir limit koyun. Gerçekçi olun. Eğer mevcut kullanım süreniz 6 saatse, yarıya indirmekle başlayın.

  • Akşamlar için bir kuralınız olsun. Mesela, saat 11’de telefonunuzu kapatın.

  • Haftada bir gün, whatsapp gibi günlük iletişim için gerekli uygulamalar dışındakileri silebilirsiniz.

Allah’la bir ilişkinin olabileceğini düşünüyor musunuz? Meditasyon yapmak veya dua etmek istediğinizde buna vakit bulabiliyor musunuz?

Buraya günlük hayatınızda düzenli dinlenmeler sağlayacak, bir kaç kere yüksek sesle okuyarak veya gözünüzde canlandırarak uygulayabileceğiniz bir meditasyon bırakıyoruz. Sessiz bir yere gidin ve deneyin. Tuhaf gelse de, en azından bir hafta boyunca haftada bir gün devam edin. Sabah ayaklarınız yere basmadan, yataktan kalkmadan uygulamak en ideali.

MEDİTASYON

Ben yaratıldım, istendim, ve seviliyorum.

(NEFES AL, NEFES VER)

İlahi güç tarafından bu an armağan olarak bana verildi.

(NEFES AL, NEFES VER)

Sadece bu ana, bu saniyeye, bu dakikaya, bu saate, bu güne sahibim.

(NEFES AL, NEFES VER)

Onun için şükrediyorum.

(NEFES AL, NEFES VER)

Hayatım, yaşamım, bedenim, damarlarıma durmadan kan pompalarak bana yaşam veren kalbim için de şükrediyorum.

(NEFES AL, NEFES VER)

Bu güzel dünya ve onda bana verilen yer için şükrediyorum.

(NEFES AL, NEFES VER)

Ciğerlerimi dolduran ve bana yaşam veren oksijen için şükrediyorum

(NEFES AL, NEFES VER)

Varlıklarıyla içimi sevinç ile dolduran insanlara şükrediyorum.

(NEFES AL, NEFES VER)

Bugün güneş doğarken, batarken

(NEFES AL, NEFES VER)

Çalışırken ve dinlenirken sevinç buluyorum

(NEFES AL, NEFES VER)

Sevginin kaynağı olan yaratıcının bizleri sevdiği gibi, ben de kendimi seviyorum.

Biz burada, Umut’ta, iyi yaşanmış bir hayatı oluşturmada en önemli günlük şeyler hakkında konuşmayı çok seviyoruz. Allah’a olan umudumuz hakkında konuşmayı da çok seviyoruz. O nedenle lütfen yorum bırakın, sizlerle de sohbet edelim.